banner268

“Dem’e mahkûm olanlar mı, Hüdapar’a boyun eğenler mi; yoksa İYİ Parti’nin dimdik duruşu mu?’’

İYİ Partiden yapılan yazılı açıklamada;

Genel Başkan Meral Akşener, 17 Ocak Çarşamba TBMM grup toplantısında;

Teröre şehit verdiğimiz Mehmetçiklerimizi andı,

Gazi Meclisimizin çatısı altında yaşanan bildiri tartışmasına,

İYİ Parti olarak asla ve asla teröre geçit vermeyeceğimize,

Kaçırılan ve kaybolan çocuklarımıza ilişkin tespitlerini ve görüşlerini paylaştı.

Kendi fikrinden başkasına tahammülü olmayan tek adam monarşisiyle, kendininkinden başka hiçbir karara saygısı olmayan eş başkanlar oligarşisine karşı; Türkiye’nin millî demokratik yükselişini başlatan İYİ Parti'mizin vizyonunu ortaya koydu.

Hür ve müstakil olarak yürüdüğümüz; ülkemize ve milletimize açacağımız üçüncü yolda mutlaka kazanacağımızı bir kez daha vurguladı...

Aynı zamanda illerimizi, ilçelerimizi ve beldelerimizi İYİ Belediyecilik anlayışımızla tanıştırmak için;

Çanakkale Gelibolu Belediye Başkan Adayımızı Koray Akkuş, Afyonkarahisar Çobanlar Belediye Başkan Adayımızı Sefa Değirmen, Afyonkarahisar İhsaniye Belediye Başkan Adayımızı Birol Başpınar, Afyonkarahisar Sinanpaşa Akören Belediye Başkan Adayımızı Sabri Altundağ, Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Adayımızı Nesrin Ünal, Antalya Alanya Belediye Başkan Adayımızı Mehmet Şahin, Antalya İbradı Belediye Başkan Adayımızı Muharrem Kaya, Antalya Kemer Belediye Başkan Adayımızı Mustafa Gül, Antalya Kepez Belediye Başkan Adayımızı İrfan Yılmaz, Antalya Muratpaşa Belediye Başkan Adayımızı Turgut Bucak, Antalya Serik Belediye Başkan Adayımızı Mehmet Habalı, Antalya Gazipaşa Belediye Başkan Adayımızı Mehmet Yüksel, Antalya Akseki Belediye Başkan Adayımızı Ali Kartal, Aydın Didim Belediye Başkan Adayımızı Atilla Avlayıcı, Aydın Efeler Belediye Başkan Adayımızı Mehmet Fatih Atay, Aydın Köşk Belediye Başkan Adayımızı Yaşar Baş, Denizli Buldan Belediye Başkan Adayımızı Mustafa Gülbay, Giresun Belediye Başkan Adayımızı Harun Cici, Isparta Atabey  Belediye Başkan Adayımızı Barış Şevket Aykut, İstanbul Fatih Belediye Başkan Adayımızı Barbaros Hayrettin Mahiroğulları, İstanbul Çatalca Belediye Başkan Adayımızı İsmail İp, İstanbul Beyoğlu Belediye Başkan Adayımızı İsmail Hakkı Çavuşoğlu, İstanbul Eyüpsultan Belediye Başkan Adayımızı Emel Bilenoğlu, İzmir Balçova Belediye Başkan Adayımızı Hicran Helezür, İzmir Bergama Belediye Başkan Adayımızı Nezih Uyar, İzmir Çiğli Belediye Başkan Adayımızı Özgür Doğan, İzmir Güzelbahçe Belediye Başkan Adayımızı Gizem Albaş, İzmir Ödemiş Belediye Başkan Adayımızı Güven Kılıç, İzmir Torbalı Belediye Başkan Adayımızı Melih Terzioğlu, İzmir Kemalpaşa Belediye Başkan Adayımızı Nizamettin Yılmaz, İzmir Gaziemir Belediye Başkan Adayımızı Sedat Dağ, İzmir Bayındır Belediye Başkan Adayımızı Kenan Gökçen, İzmir Karaburun Belediye Başkan Adayımızı Zafer Sevinç, Kars Belediye Başkan Adayımızı Metin Özat, Kars Sarıkamış Belediye Başkan Adayımızı Yusuf Sifil, Kırklareli Belediye Başkan Adayımızı Ali Dermenci, Kırklareli Lüleburgaz Belediye Başkan Adayımızı Ahmet Ethem Oruç, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayımızı Gencay Yıldıztekin, Kocaeli Gölcük Belediye Başkan Adayımızı İsmail Aynacı, Kocaeli Kandıra Belediye Başkan Adayımızı Semih Sarıçay, Kütahya Dumlupınar Belediye Başkan Adayımızı Neşe Akçayır Okatan, Kütahya Emet Belediye Başkan Adayımızı Hüsnü Kaymak, Kütahya Çavdarhisar Belediye Başkan Adayımızı Ertan Kayaalp, Muğla Ortaca Belediye Başkan Adayımızı Recep Güneş, Tekirdağ Ergene Belediye Başkan Adayımızı Bora Küçüktekin, Adana Ceyhan Belediye Başkan Adayımızı Alemdar Öztürk olarak ilan etti.

Konuşmasına 12 Ocak tarihlerinde terör örgütü pkknın saldırısıyla Pençe-Kilit Harekâtı operasyon bölgesinde şehit düşen Mehmetçiklerimizin isimlerini tek tek anarak başlayan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, partililerimizin; “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” sözleri üzerine; “Elbette ki. Çünkü şehitler, Peygamber Efendimize komşudur. Cennetle müjdelenmişlerdir. Onlar ölmezler. Elbette bu vatan da bölünmez, bölünemez, bölmeye kalkan görür gününü! Unutmayalım ki bugün bu salonlarda güven içerisinde konuşabiliyorsak, evlerimizde rahatça uyuyabiliyorsak; bunu bu millet, bu memleket için göğsünü siper eden nice vatan evladımıza borçluyuz. Onlar; analarının kuzuları, Türk yurdunun da yiğit fedaileridir. Biz bugün fedailerimiz için acımızı yüreğimize basacak, tıpkı aileleri gibi vakur duracak; düşmanı güldürmeyeceğiz! Biz bugün ateşi içimizde söndürecek; birliğimizden, beraberliğimizden, kardeşliğimizden geçit vermeyeceğiz! Herkes peşini bıraksa bile andımız olsun ki biz bu davayı kıyamete kadar güdeceğiz!” ifadelerini kullandı.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, yaşanan terör saldırısından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefon görüşmesi yaparak bilgi almasının gündeme gelmesine ilişkin her büyük terör saldırısından ve önemli dış politika gündeminden sonra rutin olarak ilgili bakanlıkları ve Cumhurbaşkanını arayıp bilgi aldığını vurgulayarak; “Günlük siyasette birbirimizi kıyasıya eleştirebiliriz ama dış dünyaya karşı bu tür konularda elbette ortak bir tutum belirlemeliyiz. Bunun için de Sayın Müsavat Dervişoğlu ve Sayın Koray Aydın ve Sayın Erhan Usta'nın organizasyonunda; biz meclisin, teklif bizimdi. Ortak bir beyanat, ortak bir bildiri imzalamasını teklif ettik ve Saadet Partisi, İYİ Parti, MHP ve Ak Parti bizim teklifimize evet diyerek imza attılar. Anlayamadığım bir biçimde, çok da ayıpladığım bir biçimde; bir bildiri savaşı çıktı. pkklılar herhâlde çok mutlu olmuştur. pkklılar herhâlde bu birbirine düşen Gazi Meclisin mensuplarına çok gülmüşlerdir, çok mutlu olmuşlardır. Ak Parti’ye gıcık olmak, onu doğru bulmamak, onun yaptığı işleri eleştirmek, onla rekabet etmek, onu sandıkta yenmek, bu iddiayla ortaya çıkmak elbette bizim hakkımız. Herkesin hakkıdır ama şehit ailelerinin karşısında bu milletin temsilcileri olarak bizler kaya gibi durmak zorundayız o pkklı şerefsizlere karşı. Neyse, sakin sakin geçirdik konuyu. Şımardıkça şımardılar, hadsizleştikçe hadsizleştiler, hudutlar aşıldıkça aşıldı.” dedi.

İYİ Parti’nin ortak bildiri yayınlama teklifini reddeden ve ortak bildiriye imza atmayan partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dün imzalanan Meclis Başkanlığı Tezkeresi’ni imzaladığını vurgulayan Genel Başkanımız; “Yine şehitlerimiz oldu, yine ben aradım. Ya bu rutin. Aradım. Tekrar söylüyorum; Millî Savunma Bakanı dönmedi, hâlâ dönmedi. Ama buna karşılık en hızlı şekilde, ilk dönen Sayın Hakan Fidan, gece aradığım için sabah dönen de Sayın Erdoğan. Şimdi bilgi aldım. Bunun üzerine arkadaşlarımızla tekrar konuştuk ve benzer bir Meclis Bildirisini, Gazi Meclisimizin bildirisini; DEM’in imzalamasını beklemiyoruz, zaten imzalarsa tuhaf olur. Ama oradan da bir çıngar çıktı. Sonra ilginç bir biçimde dün bir toplantı oldu. O toplantıda bu yani 3 siyasi parti imza atacak, diğer siyasi partiler imza atmayacak; bu parçalı görüntü pkkyı bu sefer 2 kere zil takıp oynayacak hâle getirecek. Bu sistemden sonuç itibariyle vazgeçildi ve çok enteresan burası; Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş'un imzasıyla bir ortak tezkere meclise sunuldu. Herkes fikrini söyledi, ilginç bir biçimde ayrı bildiri yayınlayanların hepsi bu tezkereyi destekledi. Soru şu; karın ağrısı iyi parti miydi? Karınları ağrıtan İYİ Parti miydi? İYİ Parti’nin hür ve müstakil olarak seçime girmesi miydi?” şeklinde konuştu.

Konuşmasının devamında İYİ Parti’nin Ak Parti’ye yakınlaştığına dair eleştirilere yönelik konuşan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener; “Ak Parti'ye yanlanıyorsa eğer, Ak Parti ile bir el sıkışmamız olsaydı eğer; bizden ayrılan, bizi çok üzen, bizi kandırmış hissettiğimiz; daha başka bir söz söylerim de ayıp olur, bir milletvekilinin bizden seçilip yani zamanını daha en azından yani onun şekil şartlarını yerine getirmeden koşa koşa Ak Parti’ye geçip, Ak Parti tarafından alınıp Eskişehir’e belediye başkan adayı gösterilmesi mümkün olur muydu? Hele Meral Akşener’in Genel Başkan olduğu bir siyasi partide. Anlaşma olsaydı tekrar söylüyorum anlaşma olsaydı böyle bir şey olabilir miydi? Basbayağı şahsıma hakarettir. Çünkü bu arkadaşımız temayül ile gelmiş. Demokrasiye uymuşuz, koymuşuz. Hadi ben koysam zaten kendi kendimi hiç affetmezdim. Affetmediğim gibi bazı konularda… Ama temayül ile gelmiş hadi beni de geçin, sizi de geçin; ya oradaki insanların, üyelerin kandırıldığı bir sistemden bahsediyorum. İnanıyorum ki Eskişehir dümenci bir insanı da seçmeyecektir!” ifadelerini kullandı.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener konuşmasına; “Demek ki biz kimseye yanlamıyoruz ama yahu nasıl bir dünya bu? Her iki tarafın da argümanları aynı. Yani birini arıyorsunuz, resmi olarak bu ülkenin Cumhurbaşkanını, iki ilgili bakanını arıyorsunuz; eyvah eyvah… Neler oldu, neler bitti? Bunların her birini ahlaksızlık görüyorum ve gereğini yapmayan namerttir. İstediğiniz kadar zırlayın, istediğiniz kadar bağırın, çağırın; hür ve müstakil olarak gidip, bu ülkede üçüncü yolu açıp, bu milletin sesi olacağız. Kazanacağız, kazanacağız, kazanacağız! Çünkü bizim hür ve müstakil olmamız bazı şeyleri açığa çıkardı. Hani her konuda biz suçluyduk? El sıkışın kardeşim. Dürüst açık bir şekilde DEM’le el sıkışın. Sizin elinizi tutan mı var? Hemen el sıkışın, hemen bütün her yeri alın. Bizim seçmenimiz de mademki cebinizde duruyor, bu da millete büyük bir hakarettir, hadi bakalım el sıkışın, her yeri alın. Görelim bakalım neymiş dünya?” sözleriyle devam etti.

Terörle mücadelenin tek amacının terörü bitirmek olması gerektiğini vurgulayan Genel Başkanımız, 40 yıl sonra hâlâ şehit haberleri alıyorsak yapılması gerekenin strateji değiştirmek olduğunun altını çizerek; “Türk milleti olarak teröre karşı 40 yıldır sarsılmaz bir iradeyle mücadele ediyoruz! Değil 40, 140 yıl olsa da asla boyun eğmeyeceğiz! Bu yüzden İYİ Parti olarak biz de teröre karşı içerdeki ve dışardaki mücadeleyi elbette sonuna kadar destekliyoruz. Ancak her terör saldırısı sonrasında ‘Can çekişiyorlar…’, ‘Son çırpınışları…’, ‘Ayakkabı numaralarını biliyoruz…’, ‘Kanı yerde kalmadı…’ diyerek milletimizi oyalayan ve bu kutlu mücadeleyi bir intikam meselesine indirgeyen hamasete de elbette göz yumamayız. Çünkü bizim baktığımız çerçevede devlet intikam almaz, gereğini yapar. Terörle mücadelenin tek amacı, terörü tüm unsurlarıyla tamamen bitirmektir. Eğer ki; 40 yıl sonra bile hâlâ evlatlarımızı teröre şehit vermeye devam ediyorsak; yapmamız gereken şey strateji değiştirmektir. Ama öyle geçtiğimiz yıllarda yapıldığı gibi teröre sözüm ona çözüm bulmak için siyasi arayışlara girmekten bahsetmiyorum. Çünkü sözde ‘teröre siyasi çözüm’ diyerek atılan her adım, şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşuna, varlığına ve huzuruna yönelen birer kurşun olarak geri dönecektir. Nitekim bunu yakın tarihimizde yaşadık. Çok acılar çektik. Canlarımızı, evlatlarımızı kaybettik. Bir daha tekrarlanmasına da asla müsaade etmeyiz!” sözleriyle sürdürdü.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararını reddettiğini ve çarptığı motokurye Yunus Emre Göçer'in ölümüne neden olduğu iddiasıyla yargılanan Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud'a verilen 2,5 yıllık hapis cezasının 27 bin 300 lira adli para cezasına çevrildiğini hatırlatan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener; “Yargıtay 3’üncü Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayarak Anayasayı alenen yok saydığı bir ortamda eğer ki iktidar; Anayasanın çiğnenmesine göz yumuyorsa, gayrimeşruluktan siyasi çıkar elde etmeye çalışıyorsa; ortaya çıkan anayasal devlet krizine engel olmuyorsa, olamıyorsa; o zaman yetkiyi aldığı milletine karşı sorumluluğunu yerine getiremiyor demektir! Mesela bir yanda gençlerimiz ‘milliyetçi söylemlerde bulundukları için’ tutuklanırken diğer yanda terörist başının devletin kanalına çıkmasına ifade ve basın özgürlüğü kararları veriliyorsa, yani milliyetçilik yargılanırken bölücülük, Cumhuriyet düşmanlığı özgürlük sayılıyorsa; o zaman iktidar milletine karşı sorumluluğunu yerine getiremiyor demektir! Mesela bir yanda sırtını iktidara yaslayanlar sefa sürerken makyajlı enflasyon rakamları üzerinden lütufmuş gibi verilen zamlarla işçilerimiz yoksulluğa, emeklilerimiz de açlığa mahkûm ediliyorsa; hatta yapılan göstermelik zamlarda bile ayrımcılık yapılıyorsa; o zaman iktidar milletine karşı sorumluluğunu yerine getiremiyor demektir! Mesela motokuryenin ölümüne yol açan kişinin kaçmasına göz yumuyorsa, sonra da gelip hızlandırılmış yargıyla kişiliği ve pişmanlığını dikkate alıp 27.300 liraya serbest kalıyor, kendi vatandaşının ölmesinin karşılığı günde 30 lira, yani 1 dolar oluyorsa o zaman milletine karşı sorumluluğunu yerine getiremiyor demektir!” ifadelerini kullandı.

12 Ocak’ta şehit düşen kahraman Mehmetçiğimiz Müslüm Özdemir'in Kahramanmaraş’ta yaşayan depremzede ailesinin konteynırda ısınamadıkları için çadırda kalmasının gündeme gelmesine ilişkin konuşan Genel Başkanımız; “Mesela 11 ilimizi harabeye çeviren deprem felaketinin üzerinden neredeyse 1 yıl geçtikten sonra bile eğer ki iktidar vatandaşının barınma hakkını teslim edemiyorsa; bir asker ailesini, bir şehit ailesini çadıra muhtaç bırakıyorsa o zaman milletine karşı sorumluluğunu yerine getiremiyor demektir. Düşünebiliyor musunuz? Bu memleketin yarınları için kendi evladından, kendi yarınlarından vazgeçen bir aileye devleti yönetenler sahip çıkamamış. Başlarını sokacak bir çatı kuramamış. Şehit haberini verirken 10 tane ısıtıcı götürmekten utanmamış. Suriye’de yaptığı evlerle övünürken Kahramanmaraş’ta şehidimizin ailesini sahipsiz bırakmış! Yuh olsun, yazıklar olsun!” dedi.

Amerika Birleşik Devletleri’nde gündemde olan Epstein Davası’nda ortaya çıkan 1999 Depremi sürecinde Türkiye’den kaçırılarak ABD’ye götürülen çocukları hatırlatan Genel Başkanımız, bu konunun gündeme gelmesiyle herkesin 6 Şubat Depremlerinin ardından kaybolan çocuklarımız olup olmadığı sorusunu sorduğunu vurgulayarak; “Biliyorsunuz ben, 1999 depremini bizzat yaşamış bir insan olarak Kahramanmaraş merkezli depremlerin sonrasında deprem bölgesine yaptığım ziyaretlerde kayıp çocuk olaylarının yaşanması riskine karşı devleti yönetenleri ısrarla uyardım. Bunu da; 1999 depreminden sonra 3 yaşındaki Edanur, 17 yaşındaki Nurcan, 6 yaşındaki Gözde, 11 yaşındaki Sinem, 9 yaşındaki Hande gibi hâlâ ailelerinin ulaşamadığı ama öldüklerine dair hiçbir somut delilin de bulunmadığı kayıp çocuklarımız olduğunun bilinciyle yaptım. Bu endişemi önemsemeyenler hatta eleştirenler bile oldu. Nitekim geçtiğimiz dönemin Aile Bakanı Derya Yanık da çıktı ve dedi ki “Çocukların önemli bir kısmının sağlık kuruluşlarında olduklarını varsayıyoruz…" Evet, yanlış duymadınız; “varsayıyoruz” dedi. Yani böylesi kritik bir konuda yaptığımız uyarı umursamazlıkla karşılandı. Ciddiyetsizlikle karşılandı. Varsayarak devlet yönetmeye çalışan bir büyük liyakatsizlikle karşılandı. Geldiğimiz noktada ise yeni Aile Bakanı Mahinur Özdemir, kayıp çocuklar konusunda yaptığı son açıklamada; “1912 çocuğumuzdan bir tanesinin bile kayıp olması durumunun söz konusu olmadığını tekrar ilan ediyorum. Bu çocukların kimlik tespitleri; devletin bütün birimleriyle, titizlikle yapıldı.” dedi. Ancak geçtiğimiz günlerde yaptığımız Aksaray ziyaretimizde gördük ki karşımıza çıkan depremzede ailelerimiz hâlâ gözleri yaşlı, çocuklarını arıyor…” diye konuştu.

Konuşmasının devamında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Göktaş’a deprem sürecinden beri ulaşılamayan çocukların nerede olduğunu soran Genel Başkanımız; “Şimdi ben de buradan doğal olarak Sayın Bakan’a sormak istiyorum: Sayın Bakan; madem çocuklarımızdan bir tanesinin bile kayıp olmadığını iddia ediyorsunuz, o zaman, söyleyin; Kahramanmaraş’ta Yeşilada Apartmanı’nda yaşayan 6 yaşındaki Talha Demirel nerede? Söyleyin, Ebrar Sitesinde yaşayan Alya Kılınç nerede? Söyleyin; Antakya Rönesans Rezidans’ta yaşayan 3 yaşındaki Mustafa Kemal Koşar, 1 yaşındaki Mehmet Akif Koşar nerede? Söyleyin, Adıyaman’daki, Arzıklar Apartmanı’nda yaşayan 9 yaşındaki Muhammed Enes Demir nerede? Söyleyin; 7 yaşındaki ikiz kardeşler Elif ve Esma Yapar, 17 yaşındaki Şükran Yapar nerede?” dedi.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Deprem bölgesinde toplamda bine yakın çocuğun kayıp olduğu iddiası var. Sadece Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği’ne 142 kayıp çocuk başvurusu yapılmış. Madem bu çocuklar kayıp değil; o zaman neden ailelerinin bundan haberi yok? Madem bütün çocuklarımızın kimlik tespitleri yapılmış; o zaman neden yüzlerce aile hâlâ çocuklarını arıyor? Haydi bakalım çıkın, açıklayın! Kimlik tespitleri nerede yapıldı? Otopsi savcıları enkazdan çıkan her bir cenazeyi otopsi yaptıktan sonra mı kaldırdı? Defin için kanuni süre olan 15 gün beklendi mi yoksa Adalet Bakanlığı emriyle “bir gün içinde defin” mi yapıldı? Her birinin DNA’sı alındı mı? Her biri fotoğraflandı mı? Çıkın, açıklayın! Sözünü ettiğiniz tespitler çocuklarımızın hayatta olduklarını mı yoksa öldüklerini mi gösteriyor? Eğer öldülerse mezar yerleri nerede? Ve aileleri bunu neden bilmiyor? Çıkın, açıklayın!  Depremden sonra gümrük kontrolüne girmeden bölgeye giriş-çıkış yapan araçlar oldu mu? Eğer ki olduysa bunlar hangi uluslararası yardım görünüşlü kuruluşlarının logolarını taşıyorlardı? Çıkın, açıklayın! Ve son olarak 2016 yılına kadar kayıp çocuklarla ilgili düzenli olarak veri açıklayan TÜİK tam da sığınmacı akınının da etkisiyle rekor artışların yaşandığı bu dönemde neden bu veri akışını durdurdu? Kimden, neyi saklıyorsunuz? Nereye kadar saklamayı düşünüyorsunuz? Haydi bakalım çıkın, açıklayın! Bu kadar çok soru işaretinin olduğu böyle bir konuda eğer ki iktidar bu sorulara cevap veremiyorsa, çocuklarımızın nerede olduğunu bilmiyorsa, ailelere bir açıklama yapamıyorsa; milletine karşı sorumluluğunu yerine getiremiyor demektir! Ve böyle bir iktidar da devlet yönetme kabiliyetini tamamen kaybetmiş demektir. Bu kadar basit.”

Genel Başkanımız Sayın Akşener, birey-devlet ilişkisindeki bozulmanın toplum-siyaset ilişkisinde de yaşandığını vurgulayarak siyaset kurumunun topluma karşı görevleri olduğunu hatırlatarak; “Milletimizin haklarını savunmamız için kendisine avukat tayin ettiği muhalefet partileri olarak bizlere de bazı görevler düşüyor. Mesela bizlere; milletimizin sesini duymak, iktidara da o sesi duyurmak düşüyor. Mesela bizlere; doğruya doğru, yanlışa yanlış derken aynı zamanda milletimizin dertlerine derman olacak çözümler üretmek düşüyor. Mesela bizlere; kadim devlet anlayışımızı ve beraberinde getirdiği sorumlulukları devleti yönetenlere, hatırlatmak düşüyor. Mesela bizlere; hiçbir siyasi çıkarı, Türkiye’nin teröre karşı ortak sergilediği bir duruşun önünde görmemek düşüyor! Mesela bizlere; milletimizin canına kasteden katillere, o katillerin yoldaşlarına, propagandistlerine fırsat vermemek; onları kırmızı halılarda karşılamamak düşüyor! Mesela bizlere; tıpkı sahada olduğu gibi siyaset kürsüsünde de teröre geçit vermemek düşüyor! Mesela bizlere; terör örgütüne alan açan İsveç’in NATO’ya kabulüne koşa koşa “evet” dememek düşüyor!” dedi.

İYİ Parti’nin İYİ Belediyecilik vizyonuyla rantçı ve fırsatçı yönetim anlayışına son vereceğimizi vurgulayan Genel Başkanımız; “Ne yazık ki ülkemizde uzun bir zamandır rekabetten değil, kutuplaşmadan beslenen kısır bir siyaset anlayışı hüküm sürüyor. Bu anlayış yüzünden de seçimler, bir rövanş alanına indirgeniyor. Sandık, bir oy sayım etkinliğinden ibaret görülüyor. Seçmene de her hâlükârda kendilerine oy vermek zorunda olan marabalar olarak bakılıyor. Hâlbuki siyaset, bundan çok daha fazlasıdır. Siyaset; ülkemize katma değer sağlama, milletin derdine çare arama, insanımıza aracısız dokunma alanıdır. İşte tam da bu yüzden biz İYİ Parti’yi; siyasetin unutulan ruhunu yeniden canlandırmak, milletimiz için hakkıyla rekabet nasıl yapılırmış Türkiye’ye göstermek için kurduk. Ve ilk günden beri de milletimiz ve memleketimiz için yılmadan çalışmaya; vizyonumuzu, çözümlerimizi ve projelerimizi ortaya koymaya; inatla, azimle, ısrarla devam ediyoruz. Varsın kayıkçılar, kavgalarına devam etsinler. Biz, önümüzdeki seçimlerde İYİ Belediyecilik vizyonumuzla milletimizi beton yığınlarına mahkûm eden rantçı ve fırsatçı yönetim anlayışına son vereceğiz.” dedi.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener; İYİ Parti’nin devraldığı belediyelerde yaşanabilir kentler için “Sürdürülebilir Kentleşme Stratejisini” hayata geçireceğini ve kentsel planlama ve imar politikalarını; Çevresel Sürdürülebilirlik, Toplumsal Etkileşim, Ekonomik Gelişim, Risk Yönetimi, ve Estetik Görünüm ilkelerinin üzerine kuracağımızı vurgulayarak; “İYİ Parti olarak milletimizden yönetme yetkisini aldığımız tüm şehirlerimizde İYİ Belediyecilik vizyonumuzla milletimize hak ettiği gibi yaşayan, yaşatan ve huzurlu şehirler inşa edeceğiz. Logoların, isimlerin, kişilerin değişip zihniyetlerin aynı kaldığı değil; merkezine milletimizi alan ve kazananın sadece milletimizin olduğu hakiki bir değişimi; Allah’ın izniyle 1 Nisan’da tüm Türkiye’de başlatacağız. Şimdiden milletimize, memleketimize; hayırlı, uğurlu olsun!” ifadelerini kullandı.

Genel Başkanımız Meral Akşener, önümüzdeki seçimlerin millete tepeden bakan siyaset simsarlarına karşı; millet iradesini yeniden hâkim kılma kavgası veren İYİ Parti’nin mücadelesi olduğunu vurgulayarak; “31 Mart 2024’te gireceğimiz seçimler; ‘Ceketimizi koysak kazanırız.’ diyenlere karşı; ‘Milletin istediği kazanır.’ diyen İYİ Parti’nin mücadelesidir. Bu seçimler seçmeni maraba görenlere karşı, seçmeni velinimet gören İYİ Parti’nin mücadelesidir. Bu seçimler yan gelip yatanlara karşı; durmadan, bıkmadan, yorulmadan çalışan İYİ Parti’nin mücadelesidir. Bu seçimler; koltuk peşinde, rant peşinde koşup millete tepeden bakan siyaset simsarlarına karşı; millet iradesini yeniden hâkim kılma kavgası veren İYİ Parti’nin mücadelesidir.’’ dedi.

Genel Başkanımız konuşmasına şu sözlerle devam etti:

 “Ayrıca bu seçimlerde sadece belediyeler değil, başka şeyler de oylanacak. Mesela DEM’e mahkûm olanlar mı? Hüdapar’a boyun eğenler mi? Yoksa İYİ Parti’nin dimdik duruşu mu? İşte bu oylanacak! Mesela oy uğruna bölücülerin sözlerini yutanlar mı? Oy uğruna terörist başının mektubunu okutanlar mı? Yoksa bu iki kirli anlayışa da karşı çıkan İYİ Parti mi?  İşte bu oylanacak! Mesela Cumhuriyetimizi tapulu malı görenler mi? Yüce dinimizin hamiliğine soyunanlar mı? Yoksa tüm millî ve manevi değerlerimize sahip çıkan İYİ Parti mi? İşte bu oylanacak! Mesela kendininkinden başka hiçbir fikre tahammülü olmayan tek adam monarşisi mi? Kendininkinden başka hiçbir karara saygısı olmayan eş başkanlar oligarşisi mi? Yoksa Türkiye’nin milli demokratik yükselişini başlatan İYİ Parti mi? İşte bu oylanacak! Mesela devletin kaynaklarıyla beslenen yandaş medya mı? Belediyenin kaynaklarıyla yolunu bulan yoldaş medya mı? Yoksa milletin sevgisiyle yürüyen İYİ Parti mi? İşte bu oylanacak!”

Seçimlerin, koltuklarını kaybetmekten korkanların bu korkuyu bir memleket meselesi şeklinde anlatacağını vurgulayan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener; “Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları! Bugüne kadar milletimizin millî ve manevi duygularını istismar ederek konfor alanlarını koruyan iki kutuplu sistemin aktörleri şüphesiz ki yerel seçimlerde de türlü tezgâhlarla karşımıza çıkacaklar. Koltuklarını ve rantlarını kaybetme korkusunu sanki bir memleket meselesiymiş gibi anlatıp duracaklar. ‘Bize oy vermezseniz…’ ile başlayan tehditlerini havada uçuşturacaklar. Bir taraf; ‘28 Şubat geliyor!’ diyecek, diğer taraf; ‘Şeriat geliyor!’ diye karşılık verecek. Bir taraf; ‘Beni desteklemezsen AKP’lisin.’ diyecek, diğer taraf da; ‘Beni desteklemezsen teröristsin!’ diyecek. ‘Kendilerinin çalıp karşılıklı göbek attıkları bu çirkin oyunda ise duyulmayan yine aziz milletimizin sesi olacak. İşte bu yüzden biz İYİ Parti olarak onlar ne derlerse desinler inatla ve ısrarla o sahnede olmayacağız. O oyunu oynamayacağız. O tezgâha gelmeyeceğiz! Çünkü onların durduğu yerde millet yok! Çünkü onların durduğu yerde memleket yok! Hatta onların durduğu yerde siyaset bile yok! Orada sadece çıkar var! Sadece rant var! Sadece riyakârlık var!’’ ifadelerini kullandı.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener İYİ Parti’ye gönül verenleri sandıktaki keklik görmenin kimsenin haddi olmadığını şu sözlerle vurguladı; “Şunu hiç kimse unutmasın ki 21 yıldır ulaşılamadıkları seçmene İYİ Parti ulaştı. 21 yıldır çözemedikleri düğümleri İYİ Parti açtı. 21 yıldır kırdıkları gönülleri İYİ Parti onardı.  Ama onlardan farklı olarak İYİ Parti tüm bunları ülkemizin birliğiyle, bütünlüğüyle derdi olanlara yaranmaya çalışarak yapmadı. Cumhuriyetimizle problemi olanların kapısında yatarak yapmadı. Atatürk’ümüze alerjisi olanların nabzına göre şerbet vererek de yapmadı. İYİ Parti tüm bunları, siyasetinin merkezine milletimizi alarak; ilkelerimize, değerlerimize, mukaddesatımıza sahip çıkarak yaptı. Nitekim milletimizin bize verdiği bir sorumluluk var. Milletimizin bizden beklentileri var. Milletimizin bizden talepleri var. O nedenle buradan açıkça ilan etmek istiyorum. Hem bunların üzerinde saygısızca tepinip, hem de İYİ Parti’ye gönül verenleri sandıktaki keklik görmek kimsenin haddi değildir! Herkes lafını, sözünü, haddini, hududunu bilecek! Bilmezlerse bildireceğiz! Türk milletinin hiçbir ferdinin, verdiği oy, artık cepte değildir! Çünkü Türk milleti artık seçeneksiz değildir. Artık İYİ Parti vardır ve milletimiz artık ne vasatlığa ne de nobranlığa mecbur değildir!”

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener konuşmasını; “Cumhuriyet vizyonumuzdan aldığımız ilham bizlere güçlü ve hür bir bireyin; güçlü ve hür bir milleti, güçlü ve hür bir devleti inşa edeceğini söyler. İşte bu yüzden biz de güçlü, hür ve müstakil siyasetimizle; Türk devletini hak ettiği güce kavuşturmaya, Türk milletine dayatılan tüm prangaları kırıp atmaya geliyoruz! İYİ Parti olarak duruşumuz, düsturumuz ve davamız hep aziz milletimizden yana oldu. Bu yüzden ilk günden beri koltuklarda sefa sürmektense ayakkabılarımızı eskitmeyi seçtik. Pazarlıklardan medet ummaktansa necip milletimizin irfanına güvenmeyi seçtik. Yankı odalarının ekosundansa Anadolu’ya kulak vermeyi seçtik. Kimse kusura bakmasın, bugünden sonra da aynen böyle devam edeceğiz! Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları! Hiç merak etmeyin; bizim sözümüz hakikat, davamız haktır! Ve hak olan bu kutlu davada zafer de müstehaktır! Allah yar ve yardımcımız olsun! Gazamız mübarek olsun!” sözleriyle sonlandırdı.

Anahtar Kelimeler:
Iyi PartiMeral Akşener
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner270

banner269