banner268

Şanlıurfa TYB’nin bu haftaki konuğu, TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan oldu

TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Anadolu toplumunun, Anadolu insanının erdem yüklü olduğunu düşündüğünü, bizim özümüzde, kültürümüzde aslında İslam ahlak felsefesinin olduğunu ve bunların Kur’an’dan ve sünnetten alınmış olduğunu söyledi.

Şanlıurfa çok farklı çalışmaları olan bir ilimiz

Sanal ortamda Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinin Cuma Sohbetlerine konuk olan ve öncelikle kendisini ve Şanlıurfa’ya olan ilgisini anlatan TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, “Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımızı, Türkiye Yazarlar Birliği üyelerini selam ve hürmetle selamlıyorum. Ayrıca hem Hocalarımızı, hemde öğrencilerimizi de selamlıyorum. Benim için güzel bir akşam olacak inşaallah. Urfa’ya sanal ortamda da olsa bir kez daha gitmiş olacağız. Tabii Halil-ür rahman memleketi. Birde çok farklı çalışmaları olan bir ilimiz Şanlıurfa. Ben Hatay Dörtyolluyum. Ankara’dayız ama memleketim Hatay. Dolayısıyla Urfa ile yakın insiyatifimiz var, Urfa’dan yakın dostlarımız vardı. Halen görüştüklerimiz var. Lise son dönemimden önceki dönemdeydi; o yıl bir ümre ziyareti gerçekleştirmiştik. Yarı tatildi o zamanlar. Rahmetli Turgut Özal’ın verdiği bir fırsat vardı. Urfa üzerinden Habur’a, oradan Bağdat’a geçmiştik. Oradan Arabistan’a Mekke, Medine’ye geçmiştik. Urfa’ya ilk kez o zaman gelmiştim. 1986 – 87 olabilir. Tabi ondan sonra çok defalar yolumuz düştü. 1 yıl Diyarbakır’da öğretmenlik yapmıştım, Ergani ilçesinde, merkezdeydim. Yüksek Lisans yapıyordum diye gidiş-geliş yapıyordum, Ankara’ya 2 haftada bir. Tabi öğretmenlere %50 indirim vardı. Uçakla ancak ayda bir, 2 ayda bir kendimizi ödüllendiriyorduk. Diğer zamanlar otobüsle gidiyordum. Çoğu zaman Urfa üzerinden, Gaziantep, Adana üzerinden gidiş-geliş vardı. Bazen Elazığ üzerinden oluyordu. 1994 yılı. Dolayısıyla Urfa’nın bizde çok özel bir yeri var. Tabi bugünde Başkanımız davet etti; bu salgın döneminde genelde uzaktan çevrimiçi online programlar yapılıyor. Bizde birkaç programa da katıldık. Hem Genel Merkez hem Vakıfların yaptığı. Mahmut Bey de davet edince bizde mutlu olduk. Teşekkür ediyorum” dedi.

Erdem de salgın gibi, hayatımızı nerdeyse kavramış durumda

TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, konuşmasına şöyle devam etti;

“Tabi konu aslında önemli bir konu. Erdem hepimizin hayatında temel bir kavram. Toplum hayatımızda erdem. Ben konuya şöyle başlamak istiyorum. Bu arada Sosyologlar da var aramızda. Mahmut Hoca Öğretim Üyesi Sosyolog ve öğrencilerimiz var. Tabi konumuzun sosyolojik tarafı var, felsefi tarafı var. Erdem boyutuyla felsefi bir konu. Ahlak Felsefesinin konusu. Tabi inanç konusu aynı zamanda. Belkide en temel öğretisi. Erdem, erdemli birey, erdemli toplum inşa etmek. Her ne kadar son yıllarda, bu dönemlerde erdemi birazcık unutmuş olsak ta, erdemliliği belki unutmuş olsak ta aslında vazgeçmediğimiz bir kavramımız. Aslında erdem yok olduğunda, herhalde salgında olduğu gibi; nasıl salgın herkesi esir aldı. Efendim toplum katmanlarını, tüm işleri, güçleri nasıl esir aldıysa, aslında erdemde bizim hayatımızı nerdeyse çekip kavramış durumda. Öyleki; son yılların, belki burada bazı bilgilere girmeyeceğiz ama ben hatırlatma babında şunları ifade etmek isterim. Bu modernti ile postmodernti ile yani artık modernizenin de ötesinin ötesi bir dönemleri yaşadık. Çok kısa süreçte son 30 yıl, belkide 30-35 yıllık peryotla çok yoğun dönüşümleri yaşadık. Sosyolojik dönüşümleri, zihni dönüşümleri yaşadık. Yani bunların daha sosyolojik ifadeyle toplumsal dönüşümler, kültürel değişimler. Aslında sessiz sedasız bu dönüşümler, değişimler yaşandı. Bunları daha eskiden yüksek sesle konuşuyorduk. Sosyoloji’nin konusuydu, Felsefe’nin konusuydu, Sosyal Bilimlerin konusuydu. Toplumsal dönüşüm ne oluyor, Sosyolojik dönüşümler nasıl oluyor, bunlara kafa yorardık. Nerdeyse artık bıraktık bunu. Hepimiz bir şeye odaklandık. Bu hayatın akışı, teknolojik gelişmeler, baş döndürücü hızla giden bu dünya akışı, bir anlamda artık erdemli olanla, erdemli olmayan, yada erdemsizliği, değerlerle değersizliği, inançla inançsızlık o kadar birbirine girdi ki; belkide bu yaptığımız erdemlilik değil, bir karşılık bulmuyor. Biraz belki bu salgın, böyle bir şeye vesile olur mu diye şöyle kendimize gelmeye, ya toplumsal olarak ne oluyoruz dünya ölçeğinde diye. Sadece ülkemiz bazında söylemiyorum ben. Baş döndürücü hızla küreselleşmeyi yaşadık ve konuştuk. Bir sürü dönüştürücü etkilerinden konuştuk ama gerçekten insan zihninde, insan davranışında, toplumsal yapılarda neler değişti, neler dönüştü nerdeyse bunları konuşamadık. Akademisyenlerin yazdığı, çizdiği kendi arasında kaldı. Dergilerin, kitapların arasında kaldı.”

Erdemin amacı mutluluktur, iyilikler bizi mutluluğa götürür

TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, İslam düşüncesinde tarih boyunca ediplerin, filozofların, felsefecilerin ve ulemanın erdem kavramı üzerinde kafa yorduğunu belirterek, “Kur’an’ın inananlara yüklediği temel emirlerinden olan ‘iyiliği emretme, kötülüğü engelleme’ ödev ve sorumluğu da büyük erdemlerdendir. İslam ahlakı çalışan ulemanın ilham aldığı kaynak, Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Peygamberimizin sünnetidir. Kur’an ahlakıyla ahlaklanmak Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaktır. Erdem Türkçedeki fazilet kavramının karşılığıdır. Erdem iyi ahlaktır. İyi ahlak övülmüş, kötü ahlak yerilmiş davranışlardır. Erdemin otobanları hikmettir, adalettir, iffettir, şecaattir. Adalet erdemi tüm erdemleri kuşatan bir erdemdir. İfrat ve tefrite kaçmayan, ölçülü, dengeli, itidalli hareketler ve davranışlar iyi ahlakı, fazileti ve erdemi temsil eder. Anadolu toplumunun, Anadolu insanının erdem yüklü olduğunu düşünüyorum. Bizim özümüzde, kültürümüzde aslında İslam ahlak felsefesinin ki; bunlar Kur’an’dan ve sünnetten alınmıştır. İşte Farabi’nin Medinetül Fazıla’sı en güzel örneğidir. Ben akademik olmasın diye çok şeye girmedim. Çünkü erdemin amacı mutluluktur. Şunu diyordu; iyilikler bizi mutluluğa götürür. İyiliğin amacı mutluluktur. Erdem bizi mutluluğa götürüyor. Yani mutlu olmak anlık bir şey değildir. Mutluluk aslında bir süreçtir, bir yaşama biçimidir. Bir hayat biçimidir, hayat felsefesidir. Dolayısıyla biz belli o sosyal değişimleri, kültürel değişimleri yaşasak ta yine de zor anlarda,

sıkıntılı anlardaki, salgın döneminde de bunu gördük. Ülkemizde hamdolsun yaşlılara gereken önem gösterildi, verildi” diyerek Amerika’daki arkadaşı ile olan bir anısını şöyle anlattı;

“Amerika’da bir arkadaşım var Sosyolog; Hüseyin Tutar diye bir arkadaşım. Bizim Sosyoloji Bölümü hocamız. Kayın pederi, kayın validesi burada. Dedi ki; ‘orda yerleşik bir aile var. 1970’lerde Türkiye’den gitmiş. Ahbap olduk. Anne baba yaşlı, hasta olmuş, bir tane hastahane almadı dediler. Özeller dahi. Eve getirip evde Doktor arkadaşların ilaç tedavileri ile iyileştirmeye çalışıyoruz.’ Kendi kayın validesi, kayın pederi Ankara’da. Bende sordum, ‘yapacak bir şey var mı hocam’ diye. ‘Allah razı olsun’ dedi. ‘O kadar mutluyuz ki ülkemizle iftihar ediyoruz. Çünkü sürekli konu komşu, civar, kendi arkadaşlarımız soruyorlar; bir ihtiyacınız var mı diye’ anlattı.”

Yeni bir iddiayla süper erdemli bir toplumu önermeliyiz

TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, konuşmasına şöyle devam etti;

“İşte bizim süper vicdanlı, merhametli yada erdemli dediğimiz, aslında toplum köklerimiz, kodlarımız buydu. Biliyorsunuz 4 temel erdemden bahsediliyor. Hikmet, şecaat yada cesaret, iffet cömertlikte bunun içinde ve adalet. Bunların her birinde 20 tane alt uzanımları var. Ben teknik şeylere girmeyeceğim. Ama dünyanın bugün, hele hele Batı toplumunun insanlığı getirdiği nokta moderniteyle artık erdemini kaybeden insan ve toplum biçimiydi. Belki toplum 6-0’la yeni bir teoriyle, yeni bir tezle, yeni bir iddiayla süper erdemli bir toplumu önermeliyiz. Tabiki Batıda teknik ve teknolojide güzel ilerlemeler var. Ahlaki anlamda heryerin olduğu gibi artıları var, eksileri var ama üçüncül olarak bakıyoruz. Akif bile bundan 90 küsur yıl önce, yüz yıl önce nerdeyse, ‘tek dişi kalmış canavar’ diyor bu Batı düşüncesi için. Dolayısıyla insan medeni bir varlık, insanın medeniyeti de aslında erdemliler üzerinden bir medeniyettir. Yani Sokrat’la da başlatsak, felsefi düşünüşü Aristo ile de devam etsek, yazılı metinleri devam ettirsek de aslında şunu biliyoruz. Bizim inancımız bize şöyle söylüyor zaten. ‘İnsan yeryüzünde var olduğu andan itibaren medeni bir varlıktı. Erdemli bir varlıktı.’ Erdemliyle erdemsizin aslında bir mücadelesiydi. Bu medeniyette yazı da vardı, erdemliler de vardı, hiçbir zaman ilkel olmamıştı. Zaman zaman insanlık sapmalar yaşamıştı. Ama topyekün şu an insanlık olarak bazı özlerimizi unuttuk. Onun için toplum hayatımızdaki erdem konusunda aslında bizim dünyaya söyleyecek çok sözümüz var. Belkide biz insanlığa bu değerleri yani erdemi yeniden hatırlatacağız. Bireyin erdemi, toplumun erdemi ve devletin erdemi. Bizim ahlak felsefelerimizde Tedbir’ül Net, Tedbir'ül Menzil ve Tedbir'ül Müdün. Nefsin idaresi, yani benim kendimi kontrol edebilmem. Erdem bu, bireysel erdem. Sonra aile, ailenin yönetimi. Ailede bunu inşa etmek. Toplumun kökü aile. Sonra bunu toplumda, Devlette inşa etmek, Tedbir'ül Müdün. Dolayısıyla bizden yaklaşık bin yıl önceki Farabi’nin söylediği, yazdıkları belkide bugüne işaret ediyor. Yeniden Farabi’leri, İbni Sina’ları, biliyorsunuz eserlerinde hep mutluluk, erdemlilik, iyi haslet, mutlak iyiyi kişiselleştirmek, insanda bunu inşa etmek, ailede inşa etmek, toplumda inşa etmek, belki de tüm yeryüzünde bunu inşa etmek gerekiyor ki, bizim yeryüzünde varlık nedenimizde dünyayı mamur etmektir. Hayırda yarışmaktır. İnsan aklı yeryüzünde, yeryüzünün sorumluluklarını yüklenmek üzere gelmiş ve yükümlülük sahibi bir varlıktı. Yani iradesi aslında iyiyi inşa etmek üzerine ve erdemleri inşa etmek üzerine ve onların egemen olması üzerine bir emanettir, halifetullahtır insan. Dolayısıyla Farabi’yi yeniden hatırlamayı, yeniden güncelleştirmeyi gerektiriyor. Nitekim onunda aslında Kur’an’dan ve sünnetten süzülen, Aristo, Platon felsefeleriyle de eksantrik bir şekilde oluşturulmuş bir felsefeydi. Ben bugün bunu konuşmanın daha çok kıymetli ve değerli olacağını, dünyaya da bunu sunmamız gerektiğini düşünüyorum.”

Konuk Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, konuyu uzatmayıp Şanlıurfa TYB üyelerinin sorularını beklediğini söyledi.

Şanlıurfa TYB Başkanı Kaya’dan konuğa teşekkür ve ilk soru

TYB Şanlıurfa Şube Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya da, katılımcı konuk TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan’a teşekkür ederek, çok güzel bir program olduğunu söyleyip, ilk soruyu kendisinin soracağını belirterek, sorusunu yöneltti;

“Değerli Hocam, erdemden bahsettik, Farabi’den bahsettik, birde günümüzde dünyanın gidişatından bahsettik. Acaba erdemin kutsalla ilişkisi nedir, erdem bir kutsala dayanmalı mı? Günümüzdeki dünyanın gidişatı, özellikle batı toplumlarında karşımıza çıkan dünyevileşme, maddileşme, bencillik, egoizm. Bunların acaba arka planında erdemin olmayışının kutsalla ilişkisi nedir?”

Erdemin tabiî ki bir kutsal zemini var, vahiye dayanır

Cevabına teşekkür ederek başlayan TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan ise şöyle cevapladı;

“Son yıllarda Batı düşüncesinde de erdemle ilgili yazılar var. Yanılmıyorsam İngiliz Machine Tayr’ın Erdem Ahlakı diye yazıları var. Mesela Adalet Teorisi John Rawls’ın var malumlarınız. Tabi referans kaynakları önemli. Ahlak temel konumuz. Yani herkesin ahlakı, erdemi temellendirmesinde referans kaynakları farklı olabilir. Nasıl ahlakı temellendirmede duyguyla, akılla, sevgiyle ve nitekim dinle temellendirme söz konusuysa, erdemlilerde de özellikle felsefi anlamda Batı’da biraz daha ilahi kaynağından, vahiy kültüründen uzaklaşan bir tanımlamaları görüyorsunuz. Belki de toplumu dönüştüremesinin bu fikriyatın ana nedeni de bu olsa gerek. Yani yoğun sekülelleşme karşısında duramıyor. Ama bizim kendi felsefi köklerimizde Farabi özelinde çözecek olursak, erdemin tabiî ki bir kutsal zemini var. Vahiye dayanır. Bunlar aslında Kur’an ve sünnetle temellendiriliyor. Yoksa erdem havada kuru bir olgu olarak kalır. Kutsala dayandırmazsak Kant’ın ahlak felsefesi gibi olur. Kant’ın vazife, ödev ahlakı var. Kant getirdi ahlakı akılla temellendirdi, vazife dedi, ödev dedi. Evet bugün bir vatandaşlık ödev bilinci var. Ama bunun insanda kişisel bir dönüşüme ki biliyorsunuz ahlak, hukuk, siyaset. Aslında üçlü bir ilişki var. Ahlak yada erdem benim davranışımdır. Kişisel tutumum, doğal bir tavrımdır. Hukuk benim haklarımı, erdemlilerin haklarını muhafaza etmektir. Siyaset de tüm bunları organize eden bir sisteme dönüştüren yapının adıdır. Bunların da birbiriyle ilişkisi var. Kant bir ahlak inşa etti. Immanuel Kant Alman filozof. Hatta, ‘kendin için istediğini başkası için istemediğin sürece bu davranışın ahlaki değildir’ dedi. Yani nerdeyse Kur’an’dan ve Hazreti Peygambere ait sözleri bakıyorsunuz Kant kendi literatürüne dönüştürmüş. Yine Kant, ‘bu Tanrıya dayanmazsa, kutsala dayanmazsa bunun hiçbir bağlayıcılığı olmayacak. Mutlak olmayacak bu’ dedi. Nitekim Kant felsefesinde Allah’ın varlığını ispat için ahlak delili getirdi. Yani dinden ahlaka gitmedi.”

Programda TYB Şanlıurfa Şube Başkanı Doç.Dr. Mahmut Kaya, Yönetim Kurulu ve üyeleri Mehmet Sarmış, Eyyüp Azlal, Ömer Sabuncu, Ömer Faruk Kazancı, Vehbi Uzundağ, Seyid Ahmet Kaya, Nusret Yılmaz, Mehmet Nur Şanda, Mehmet Akbaş, Yusuf Ünver, Fatih Hanpolat, Erol Erkan, Osman Güzelgöz, Şahin Gündoğdu, Halil Atlı, Hasan Ekinci, Mustafa Özmen, Müslüm Abacıoğlu, F.Güzin Ağca Varlık, Celile Aydın, Ayşenur Toptan, Rabia Nur Akmaz, Emine Büşra Raşit, Elif Şahap, Emine Altun, Sevda Ede, Zeynep Karakurt, Berrin Çoban, Büşra Şeker, Semra Yaman, Sibel Ket, Kübra E. hazır bulundular.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner270

banner269