İki gün sürecek etkinliğin ilk günü, 29 Nisan 2017 günü Hilton Otel’de düzenlenen açılış töreni ile başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından açılış konuşmalarının ilkini tertip komitesi adına Av. Veli Kargın yaptı.

Konuşmasında, Dede Garkın hakkında kısaca bilgi veren Kargın, organizasyona destek veren Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna’ya ve tüm katılımcılara teşekkür etti.

Dedekargınlar adına konuşan Dede Kargın Ocağı Dedesi Hüseyin Dedekargınoğlu da, Dede Garkın’ın 13’üncü yüzyılda yaşamış, tarihsel olaylara damgasını vurmuş önemli Horasan Erenlerinden biri olduğunu hatırlatarak, otuz yılı aşkın süren araştırmalarından bahsetti. Dedekargınoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Hep şu soruyu sorarlar. Dede Garkın kimdir? Özellikle tarihçiler bu konuyu biliyorlar. Ama Alevi camia, hatta Anadolu’daki Türkmen kesim, oğuz olanlar hep tarihten bir Kargın duyarız ama dedesi yoktur, bu nedir? Dede Garkın’ı bir iki cümle ile ifade etmek gerekirse, 13. Yüzyılda yaşamış, tarihsel olaylara damgasını vurmuş önemli erenlerden birisidir. Şanlıurfa, eski adıyla El Ruha dediğimiz zaman, hep peygamberler şehri olarak akla gelir ki öyledir. Ama Dede Garkın araştırmalarıma başladıktan sonra gördüm ki, bu coğrafya daha çok Mardin, Diyarbakır ve Şanlıurfa arasındaki bölge aynı zamanda erenler ve evliyalar şehir olduğunu görüyoruz. İşte Mardin, Diyarbakır ve Urfa üçgeninde kalan, tarihi belgelerde sahra-i Dede Garkın denen bölge çok önemli. Özellikle tarihçilerin ve araştırmacıların buraya yoğunlaşması gerektiğini düşünüyorum. Alevilik tarihi dediğimizde ilk akla gelen yazılı belge olarak Hacı Bektaş velayetnamesi akla gelir. Hacı Bektaş velayetnamesi 1480 ile 1500 yılları arasında tamamlanmış ama adından bahsedilip varlığını bir türlü göremediğimiz bir eser çıktı ki, bundan 50 yıl önce yayınlandı. Elvan Çelebi’nin kaleme aldığı ve 1358 yılında tamamladığı eser olan Menakıb-ı Kudsiye. Dolaysıyla Hacı Bektaş velayetnamesinden yaklaşık 140 yıl önce yazılmış Alevilik tarihi açısından da en önemli kaynaklardan biriside belki budur.

Yine aleviler olarak cemden bahsederiz. Peygamber efendimizin miraç dönüşü uğradığı Kırklar Meclisinden. Yine Menakıb-ı Kudsiyye’de diyor ki, Dede Garkın 400 Türkmen obasından gelen 400 halifesi ile bugün bahsettiğimiz Sahra-i Dede Garkın’da 400 cem yaptılar. İşte bu Menakıb-ı Kudsiyye’nin kitap olarak yayınlandığı an birçok tartışmalar bunun üzerinde devam etti. İşte benim de kaynak olarak çok yararlandığım Menakıb-ı Kudsiyye’nin okunması konusunda çok önemli bir konuğumuz da sizlere bilgi verecektir. Bu açıdan, bu buluşma önemlidir. Alevilikte biliyorsunuz etnik vurgu yapılmaz. 72 milleti tek sayarız. Türk müsün, Kürt müsün, Arap mısın diye bir soru sorulmaz. Ancak şunu da bilmek gerekir ki Dede Garkın’a bağlı tüm ocaklar Türkmen’dir. Hacı Bektaş ocağına balkı tüm kollar da Türkmen’dir. Her ne kadar üst kimlik olarak Dede Gargın’dan bahsetsek de Dede Garkın bir üst çatıdır. Dede Garkın’ın yanında ona bağlı erenler vardır. Onların temsilcileri de bugün aramızdadır. Burada Dede Garkın derken bir bütünden bahsediyoruz. Bugünkü sempozyumda çok değerli konuşmacılar var. Tebliğlerinden çok geniş bir şekilde faydalanacağız. Yarın da Dedeköy’e gidip kurbanlarımızı kesecek, türbeyi ziyaret edecek, dualarımızı edeceğiz.

Özellikle bu etkinliğin yapılmasında destek sağlayan Sayın Valimiz Güngör Azim Tuna’nın hizmetleri hak dergâhında kabul ola. Himmet, Hak içindir. Allah tekrarını nasip eyleye. On iki imam, ehlibeyt cümlenizin yar ve yardımcısı ola diyorum.”

Editör: TE Bilisim